21 Ocak 2016 Perşembe

İzlenmeye Değer Bi'Film

Önümüzdeki yıllarda belki de gezegendeki tek zeki yaşam formu olmayacağız. Son zamanlarda sürekli konuşulan zincirleme iki kelime var: Yapay Zekâ. İnsan zekâsını ve bu zekânın nerede kullanıldığını hala iyi bir şekilde tanımlayamazken zekâyı bir de teknolojiyle birleştirmek bu kavramın anlaşılmasını güçleştiriyor. Şu an bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti olarak literatürde yer alan yapay zekâ araştırmasının merkezinde insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek bunların benzeri yapay yönergeleri geliştirmek var. Günümüzde yapay zekâ, programlanmış bir bilgisayarın düşünmesi gibi görünse de gelecekte insan zekâsından bağımsız gelişebilecek bir kavram olarak karşımıza çıkabilir. 

Bu noktada akılları kurcalayan soru ‘’Eğer akıllı makineler yaparsak bizden daha zeki hale geldiklerinde kontrolü ele geçirmezler mi?’’ oluyor. İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking’in yanıtı şu:  ‘’Yapay zekâ insanlığın en büyük keşfi olabilir. Bu keşfin neden olacağı risklere karşı önlem almazsak ise son keşif olabilir.’’


Ben sizlere yapay zekânın fikir babası Alan Turing’in hayatını konu alan The Imitation Game isimli filmden bahsetmek istiyorum.

                                             

İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen film, kriptolog olan Alan Turing’in Alman şifrelerinin kırılmasında oynadığı büyük rol üzerine yoğunlaşmış. Başta  Almanların kırılamaz denilen Enigma kodunu kırmak amacıyla Bombe adını verdiği makineyi yaratmak için komutanlarla girdiği mücadele ve ekip arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmalara odaklanılıp sonrasında Turing’e inanmayan komutanların makinenin çalıştığını görmesiyle durumun boyut değiştirdiği gösterilmiş. Filmde Alan Turing, ‘’Bazen kimsenin hayal edemediği şeyleri, hayal edip yapabilen insanlar vardır.’’ kategorisinde olan biri. 



Turing’in çocukluğuna, eşcinselliğine ve savaş sonrası İngiliz hükümeti tarafından kimyasal yollarla hadım edilmesine de değiniliyor. Yoğun olarak flashback kullanılmış. İkinci Dünya Savaşı bölümüne flasback yapmak için Turing’in sorgu odasında dedektife hikayesini anlatmasıyla yapay zeka konusunda bize göz kırpılıyor aslında. ‘’Makineler düşünebilir mi?’’ sorusuyla başlayan diyalog Turing’in şu cümleleriyle devam ediyor:  ‘’Elbette makineler de insanlar gibi düşünebilirler. Makine insandan farklıdır. Dolayısıyla farklı düşünürler. İlginç soru şu ki, bir şey yalnızca sizden farklı düşündüğü için bu düşünmediği anlamına mı gelir?..'' Diyaloğun akıbeti dedektifin  ‘’Peki yazdığınız büyük makale bu mu?’’ diye sormasıyla devam ediyor.

Evet, ‘’Bilgisayar Mekanizması ve Zeka’’ isimli makalenin kendisidir filmde bahsi geçen. Bir makinenin düşündüğünü saptamak amacıyla bir deney tasarlayan Turing'in bu testi günümüze kadar gelmiştir.

Problem çözmeyi seven ve dünyadaki en zor problem olan Enigma’yı çözen bu adam tarihçilere göre II. Dünya Savaşı’nı iki yıldan fazla kısaltarak 14 milyon hayatı kurtarmıştır. Bunun yanında Turing’in çalışmaları bilim adamlarının ‘’Turing Makineleri’’ diye adlandırdığı araştırmaya ilham kaynağı olmuştur. İşte biz o makinelere bilgisayar diyoruz bugün. Bu yazıyı okuduğunuz akıllı olan her şeyin temelini atan adam The Imitation Game filminde izlenmeye değer bence.








 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder