Önümüzdeki yıllarda belki de gezegendeki tek zeki yaşam
formu olmayacağız. Son zamanlarda sürekli konuşulan zincirleme iki kelime var:
Yapay Zekâ. İnsan zekâsını ve bu zekânın nerede kullanıldığını hala iyi bir
şekilde tanımlayamazken zekâyı bir de teknolojiyle birleştirmek bu kavramın
anlaşılmasını güçleştiriyor. Şu an bir bilgisayarın veya bilgisayar
kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde
yerine getirme kabiliyeti olarak literatürde yer alan yapay zekâ araştırmasının
merkezinde insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek bunların benzeri yapay
yönergeleri geliştirmek var. Günümüzde yapay zekâ, programlanmış bir
bilgisayarın düşünmesi gibi görünse de gelecekte insan zekâsından bağımsız
gelişebilecek bir kavram olarak karşımıza çıkabilir.
Bu noktada akılları
kurcalayan soru ‘’Eğer akıllı makineler yaparsak bizden daha zeki hale
geldiklerinde kontrolü ele geçirmezler mi?’’ oluyor. İngiliz astrofizikçi
Stephen Hawking’in yanıtı şu: ‘’Yapay zekâ
insanlığın en büyük keşfi olabilir. Bu keşfin neden olacağı risklere karşı
önlem almazsak ise son keşif olabilir.’’
Ben sizlere yapay zekânın fikir babası Alan Turing’in
hayatını konu alan The Imitation Game isimli filmden bahsetmek istiyorum.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen film, kriptolog olan Alan Turing’in Alman
şifrelerinin kırılmasında oynadığı büyük rol üzerine yoğunlaşmış. Başta Almanların kırılamaz denilen Enigma kodunu
kırmak amacıyla Bombe adını verdiği makineyi yaratmak için komutanlarla girdiği
mücadele ve ekip arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmalara odaklanılıp sonrasında
Turing’e inanmayan komutanların makinenin çalıştığını görmesiyle durumun boyut
değiştirdiği gösterilmiş. Filmde Alan Turing, ‘’Bazen kimsenin hayal edemediği
şeyleri, hayal edip yapabilen insanlar vardır.’’ kategorisinde olan biri.
Turing’in çocukluğuna, eşcinselliğine ve savaş
sonrası İngiliz hükümeti tarafından kimyasal yollarla hadım edilmesine de
değiniliyor. Yoğun olarak flashback kullanılmış. İkinci Dünya Savaşı bölümüne
flasback yapmak için Turing’in sorgu odasında dedektife hikayesini anlatmasıyla
yapay zeka konusunda bize göz kırpılıyor aslında. ‘’Makineler düşünebilir mi?’’
sorusuyla başlayan diyalog Turing’in şu cümleleriyle devam ediyor: ‘’Elbette makineler de insanlar gibi
düşünebilirler. Makine insandan farklıdır. Dolayısıyla farklı düşünürler.
İlginç soru şu ki, bir şey yalnızca sizden farklı düşündüğü için bu düşünmediği
anlamına mı gelir?..'' Diyaloğun akıbeti dedektifin ‘’Peki yazdığınız büyük makale bu mu?’’ diye sormasıyla devam ediyor.
Evet, ‘’Bilgisayar Mekanizması ve Zeka’’ isimli makalenin kendisidir filmde bahsi geçen. Bir makinenin düşündüğünü saptamak amacıyla bir deney tasarlayan Turing'in bu testi günümüze kadar gelmiştir.
Evet, ‘’Bilgisayar Mekanizması ve Zeka’’ isimli makalenin kendisidir filmde bahsi geçen. Bir makinenin düşündüğünü saptamak amacıyla bir deney tasarlayan Turing'in bu testi günümüze kadar gelmiştir.
Problem çözmeyi seven ve dünyadaki en zor problem olan
Enigma’yı çözen bu adam tarihçilere göre II. Dünya Savaşı’nı iki yıldan fazla
kısaltarak 14 milyon hayatı kurtarmıştır. Bunun yanında Turing’in çalışmaları bilim
adamlarının ‘’Turing Makineleri’’ diye adlandırdığı araştırmaya ilham kaynağı olmuştur. İşte biz o makinelere bilgisayar diyoruz bugün. Bu yazıyı okuduğunuz akıllı olan her şeyin temelini atan adam The Imitation Game filminde izlenmeye değer bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder