16 Haziran 2012 Cumartesi

Evrenden Torpilliyiz


Mike Dooley'den Aykut Oğut'a, Aykut Oğut'tan Bizlere...
Evrenden Torpilim Var, okudunuz mu bilemiyorum fakat kişisel gelişim deyip geçmeyin. Piyasada bulunan, sizi sıkan ve belli yöntemler verip bunları uygulayın demeyi adet edinmiş kişisel gelişim kitaplarından çok farklı Aykut Oğut'un yazdığı. Sabah nasıl elime aldıysam 24 saat içinde yutup rafa kaldırdım ve yazarın dediği gibi bir daha kitaba ihtiyacım kalmadı.


İşinize en çok yarayacak kitap ''Aslında bu kitaba bir kereden fazla ihtiyacınız yok.'' diyen kitaptır.

Beni ve muhtemelen okuyanların çoğunu içine alan bir bölümü paylaşmak istiyorum. Mike Dooley'in Lost kitabında anlattığı hikayeye Aykut Oğut'ta kendi kitabında yer vermiş.

Tanrı Evren'i yarattıktan sonra, son derece mutlu bir şekilde yaratımını seyrediyordu. Sonsuz bir boşluk, uçsuz bucaksız bir Evren. istediği zaman istediği yerde olabilir, istediği gibi Evren'i küçültüp büyütebilirdi. ZAMAN denilen kavramı da henüz yaratmamış olduğu için, sonsuzdan gelip sonsuza gidiyordu. Derken bir gün bunun ne kadar sıkıcı olduğunu fark etti ve biraz daha " değişik şartlar " yaratmak istedi. kendi gücünü, yaratıcı gücünü tekrar tekrar fark edebilmesi, bu oyunu daha keyifli hale getirecekti.

Oyunu daha keyifli hale getirmek için kendi kendine ilk yarattığı engel, gezegenler oldu. Böylece koca boşluklar içinde ilk defa " madde " var olmuştu.Yani mekan yaratıldı, boyutlar oluşmaya başladı. Büyük bir zevkle yarattığı gezegenlere bakmaya devam ederken bir şey fark etti. Bu gezegenler üzerinde olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordu. Yukarı yıldızlara bakmanın, nefes almanın, zaman ile var olmanın ne olduğunu hala deneyimleyememişti.
Gezegenler üzerinde var olabilecek canlılar yaratmaya başladı, ama bir eksik vardı. Hala, sadece dışarıdan bakan bir gözlemciydi. kendini, yarattığı her canlı varlığın içine yerleştirdi. İşte bu arada, YAŞAM denilen deneyimi tam olarak anlayabilmek için küçücük bir değişiklik yaptı; Her doğan canlının içine kendini yerleştirdi, ama onların bunu unutmasını sağladı. Böyle Tanrı olarak - tanrı olduğunu bilmeden - hayatı bire bir deneyimleme fırsatını yaratmış oldu.

Yarattığı canlıların, aslında neden yapılmış olduklarını unutmasını sağladı, ama aynı zamanda bu canlıların, " tekrar " ne olduklarını hatırlayabilmelerine de izin verdi. İlk olarak, bütün güçleriniz içimize yerleştirdi. İkinci olarak da, elimize bize bu yolculukta yardımcı olabilecek en güzel haritayı verdi : Duygularımız.

İşte bugün tanrı, var olmanın, yaşamanın, zaman ve mekan gibi engellerle birlikte yoğrulmanın ne demek olduğunu bizim sayemizde deneyimliyor. Biz ağlarken ağlamayı, gülerken gülmeyi, nefret ederken nefret etmeyi, uyurken uyumayı birlikte deneyimliyor.
...

Gülümsediğiniz, zevkten dört köşe olduğunuz, umutla geleceğe baktığınız, sevgi ile sarıldığınız, yüreğinizin pır pır ettiği her an TANRI'nın içinizde olduğunuzu bildiğiniz anlardır. Depresyona girdiğiniz, yoksul olduğunuz, mutsuzluktan kendinizi öldürecek gibi hissettiğiniz her an ise, TANRInın uzaklarda bir yerde olduğunu sandığınız anlardır.

Evet, alıp okuduğunuzda anlayacaksınız ki ''Hayatın Tek Amacı Deneyimlemek ve Keyif Almaktır.''




Çıkardığım ilk sonuç bu oldu. Sonralarında bir şeyi istemeyi reddetmenin aslında o şeye sahip olmayı istememek olduğunu kısacası İSTEMEYİ öğrendim. Anahtar kelimem hep kendini iyi hissetmek oldu, anı yaşamayı ve an ne olursa olsun ona gülümsemeyi keşfettim. Başlangıçta tüm bunlar tıkır tıkır işlemedi ama ZOR diye bir kavram olmadığından devam ettim. Evren size her şeyi sağlamak zorunda. Evren'in mutfağında istediğiniz yemeği yapabilecek sonsuz malzeme mevcut ve HEPSİ BEDAVA!

2 yorum:

  1. Son kitabı da pek güzel Duygucum, "Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak?". Henüz okumadıysan tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  2. Sizden tavsiye geldiyse tamamdır.Kısa zamanda elime geçmeli. :)

    YanıtlaSil