10 Ağustos 2014 Pazar

Kalbimi Bıraktığım Ada: Cunda

Yunanlıların Moshonisia dedikleri Kokulu Ada'yı yahut Kurtuluş Savaşı'nda padişahın 'Yunanlara teslim olun' emrine karşı gelerek silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithafen Ali Bey Adası'nı yani Cunda'yı bir de benden dinleyin istedim.

Güneşi nerede ve nasıl batırmayı dilerdin?
Evlerine, evlerin kapılarına, kapıların tokmaklarına ve el değmemiş sokaklarına hayran olduğum Kokulu Ada ile tanışmamız aslında yıllar öncesine dayanıyor. Ailecek yaz tatilini geçirmek için Ayvalık'ı tercih etmemiz ve abimin merakıyla Şeytan Sofrası'nda günbatımını izlememizin ardından yolların bizi Cunda'ya getirmesi... Gece uğrayıp etrafı fazla göremeyişime rağmen kızarmış dondurmayı yiyince kalbimi orada bıraktım ben. Sonra Ayvalık'a gelmek ritüellerimiz arasına girdi. Hatta her yaz gideceğimiz yerlerin arasına Balıkesir'in Altınoluk'unu, Akçay'ını, Zeytinli'sini ekledik. İzmir'e doğru yol alırken bu güzel sahil şeridini kısacası Ege'yi çok sevdik! Her gelişimizde de Cunda'ya uğradık mutlaka. Bu yaz ise bizimkileri, adaya daha erken adım atmak için ikna ettim. Güneşi Cunda'da, denizin kenarında, biralarımızı yudumlarken batıralım dedim. Kabul edildi!


Öncelikle Ayvalık merkezine 8 km olan adaya Ayvalık'tan kalkan belediye otobüsleri ile ulaşabilirsiniz. Özel aracınız ile gidecekseniz Ayvalık ile Cunda arasında 1964 yılında kurulan ''Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü''nden geçip adanın girişinde bulunan otoparklara aracınızı park edip adayı karış karış keşfedebilirsiniz. Taş evleri, tarihi mekanları, deniz-kum-güneş zincirleme reaksiyonuyla ve doğasıyla tanışınca bana hak vereceksiniz.

Ada sokaklarını keşfederken sizi yalnız bırakmayacak dostlarınız olacak: Cunda'nın kedileri!



Döndüğünüz her köşede, hayran kaldığınız her kapının önünde kedilerle karşılaşmaya hazır olun. Havasından mı suyundan mı bilmiyorum ama kediler öyle sıcak kanlı ki yavaş yavaş yanınıza yaklaşıp ''Beni sevin.'' diyorlar adeta.

Cunda aynı zamanda kiliselerin yoğun olarak bulunduğu bir ada. Bizans mimarisinde toplantı ve mahkeme salonlarında sıkça kullanılan plan tarzıyla oluşturulan Taksiyarhis Kilisesi bunlardan biri. 1927-28 yıllarında minaresiz olarak camiye çevrilen kilise içinde barındırdığı çeşitli ikonları yitirmiş. Bu üzüyor beni fakat tahribata rağmen hala birtakım ikonlar bulunmakta. Bunlardan en ilgi çekeni Yunus peygamberin uzun süre denizde kalıp bir balığın içinde yaşadıktan sonra balığın içinden çıkışını tasvir eden ikon.

Aşıklar tepesinde yer alan Agios Yannis Kilisesi 1944 depremi sonrası tavanı çökmüş ve çan kulesi tamamen yıkılmış bir haldeyken Rahmi Koç tarafından restorasyona tabi tutulmuş. Harap bir haldeyken 2006 yılında işadamı Rahmi Koç'un devreye girmesiyle kilise aslına uygun onarılmış ve çan kulesi yeniden inşa edilmiş. Bir nevi hayat bulmuş.

Adada inşa edilen ilk kilise olma özelliğini taşıyan Agia Triyada Kilisesi 1922 yılına kadar ibadete açık kalmış. Mübadeleden sonra kendi kaderine terk edilen kilise ilgisizlik nedeniyle sahip olduğu birçok ikonu yitirmiş durumda.

Tarihte adını adanın en görkemli ve en büyük kilisesi olarak söz ettiren Panayia Kilisesi insani ve doğal tahribata, yangına ve 1944 depremine rağmen bütün ihtişamı ile 1954 yılına kadar ayakta kalabilmiş. 1954 yılında okul yaptırmaya karar verilince taş ihtiyacını karşılamak için yıktırılmıştır. Bu kiliseyle beraber Agios Pandeleimonos Kilise'sinin de aynı amaçla yıktırılmış olması yine üzücü doğrusu.

Don Kişot'un düşmanı yel değirmenleri de rüzgarın kendisini hissettirdiği tepelerin sembolü haline gelmiş. Yıllarca harap halde kalan değirmen ve kilise Rahmi Koç'un maddi-manevi desteğiyle restore edilmiş ve Cunda önemli bir kitaplığa sahip olmuş. Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı bünyesinde hizmet veren bu kitaplığa; ilerleyen yaşı nedeni ile göz sağlığı bozulan, "Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum." diyen Emekli Büyükelçi Necdet Kent'in ve eşinin ismi verilmiş. Necdet Kent'in oğlu Muhtar Kent, merhum babasından kalma bin üç yüzü aşkın kitabı bu kitaplığa bağışlamış.

Agios Yannis Kilisesi


Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

Cunda'yı keşfederken yorulup nerede dinlenmeli derseniz meşhur Taş Kahve'de adaçayı içmenizi öneririm. Karadeniz Pastanesi'nde de damla sakızlı kurabiyenin tadına bakmadan bir de yanında kahvenizi yudumlamadan dönmeyin derim. Sahilde birbiri ardına sıralanmış restaurantlardan birini de seçebilirsiniz kendinize. Biz Boncuk'ta oturup kalamar yedik. Balık köftesi, kabak çiçeği dolması, soğanlı sübye, levrek marine tavsiye edilen lezzetler arasında.

 
 
 
Benim de deneyimleyemediğim şeyler oldu elbet. Olur da Cunda'ya, Kokulu Ada'ya yolunuz düşerse;

Arnavut kaldırımlı sokaklarda gezmeden,
Aşıklar tepesine çıkmadan,
Lokma tatlısı yemeden,
Kızarmış dondurmanın tadına bakmadan,
Taş Kahve'ye uğramadan,
Restaurantlarda balık yiyip, rakı içmeden bir de Orhan Veli'den iki dize söylemeden,
Tarihi yel değirmenlerini görmeden,
Koylarda yüzmeden,
Resim çekmeden ve anıları kaydetmeden sakın geri dönmeyin.

 
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam
 
Orhan Veli/Vazgeçemediğim
 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder