5 Nisan 2013 Cuma

Drakula


Boğazımda bir düğüm…
Yoldayız, arkada ve sol cam kenarında otuyorum. Hava hafiften iç ürpertici, tüyleri diken diken edici. Kısaca soğuk yani biraz da sisli. Yolumuz kısa. Arka fonda eşlik edemediğim bir şarkı var. Düşük melodili, gıcık ritimli. Bizimkiler küçük sohbetler ediyor yol boyunca. Ben arkada sessiz.

 
Boğazımda bir düğüm…
Elim ağırdan cama gidiyor ve bir iz bırakıyorum camdaki buğuya. Rastladığınız tüm insanlarda var olan ama tümü birbirinden farklı o iz. Parmak izi. Yine susmaya devam ediyorum. Aslında içimde isyanlar var, ahh hep kalbimin işi bu ayaklanmalar! Beynimden bir ordu gönderiyorum bastırmak için. En sonunda mantığım galip geliyor, elimi camdan çekiyorum.

 
Boğazımda bir düğüm…
Sanırım kendimle çeliştiğim anlardan birindeyim ya da az kahve içtim. Kim bilir belki; biri diyeti bıraktı bugün, akıl hastanesinde bir yatak boş kaldı ne bileyim belki de nükleer santral patladı.

 
Boğazımda bir düğüm…
Elim aniden bir şeyler yazıp çizmiş cama. ‘’iyi ki’’ ve üç nokta. Devamını getirememiş. Daha erken demiş. Bu ne vazgeçme ne erteleme imiş. Sadece daha erkenmiş. İrkildim, kontrol dışı gerçekleşmiş gibi geldi bunlar. Titredim, iyi ki ve üç noktanın üstünü çizdim.

 
Boğazımda bir düğüm var yutkunamıyorum. Aniden duruyoruz. Babam arabayı park ediyor. Arka kapıdan iniyorum, camda izlerden eser yok. Eve yöneliyoruz sonra. Gözüm anahtara takılıyor. Acaba tek bir cümle açar mı arada bulunan kapıları? Cümle, kelimelerden oluşan o yapı. Kelimler bazen Kont Drakula olabiliyorlardı, değil mi? Bu korkutuyor beni.

 
‘’Kelime silahı olan onu asla kullanmamalı. Bir ömür sakat bırakabilir insanı.’’ diye fısıldıyor Bay Mungan. Sanırım şu an elimdeki silahı sıkarsam şeffaf baloncuklar çıkacak içinden. Tek cümlelik iznim var Drakula’dan. Ağzım açılırsa daha fazla, tehlikeli olacak gibi. Benim için, senin için, bizim için. Öyleyse şeffaf baloncuklu, tek cümlemi kuruyorum.

 
Boğazımda bir düğüm.

İyi ki doğdun diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder