9 Kasım 2011 Çarşamba

Kendine Sordun mu Sonsuzluğu?




‘’Zamanı yarattığımız yetmezmiş gibi onu bir de böldük ya biz, işte bu yüzden yeniden başlıyor gibi yapıyoruz şimdi. Kendimize şeker veren çocuklar gibiyiz.’’
Şikayetçi değilim yeni gelen yıllardan.

Çok heyecanlı, çok zevkli bir iş sayı saymak. Yeni yıldaki hedeflerimi sıralıyorum, belli sayıda kurallar oluşturdum, yapılacak ve yapılmayacaklar gibi. Beklentilerimi yazdım, isteklerimi ve dileklerimi sıraladım. İşi şansa bırakmamak için yıldızlı bir madde ekledim. Sonsuzluk!
10 Things To Do Before Die-
going to Norway Rock with Martı
Sonsuzluk… Nasıl bir şeydir? Bilmiyoruz ki. Nerden bilelim? Tanıştık mı, oturup iki kelime konuştuk mu? Ya da iki tek attık mı onunla? Şefkatli bir şeydir belki. En zor anında annenin yanında belirmesi, onun kokusunu almak gibi şefkatlidir. Annenin şevkati sonsuzdur hiç tükenmez. Özgürlüktür. Uçurumun yanı başında kollarını açıp güneşi  kucaklamaktır. Karanlıktan korkmamaktır, bir an için gözlerini kapayıp zombi olmaktır.  Uykusuzluktur. Hiç bitmeyen kahve, kalemin kağıtta bıraktığı izdir. 2 kere 2’dir sonsuzluk. Fonksiyondur, reeldir. Matematik sınavları sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelir mesela, hayat bitse problemler bitmez gibi. Öpülesi bir dudak, izlenmeye doyulamayacak Hollywood filmi, bir vals, bir parfümdür. Paris kadar aşk, Venedik kadar romantik, Roma gibi çılgın, Çince kadar zordur. Gökyüzünün çatılarla birleştiği yerdir. Rengarenk yağmurdur. 5 kuruştur, bozdur bozdur harca hesabı. Yalınayak karda yürümektir. Bir şiir yazmaktır yarınlara kalabilmek için. Cumhuriyettir, Mustafa Kemaldir, Atatürk'tür, ilelebet payidar olmaktır! Modadır, fosforlu pembedir. Huzura ermektir, yeşille gelen huzur. Kahkahadır en içten gelen. Göze kaçan bir kum tanesidir. Hayali arkada bırakan, inadına gülmeye teşvik eden tekerli sandalyedir, mavi kapaktır. Enteldir, entelektüeldir, gişe rekoru kırar, zevktir. Rakı, balık, Ayvalık üçlemesidir, Bir Alman, Bir Fransız, Bir Türk'tür, Nasrettin Hocadır. Oturduğunda çilingir sofrasına ''Ne olacak bu memleketin hali?''den başlayan sevdiğin kadına ya da erkeğe olan itiraflarına kadar uzayan muhabbettir sonsuzluk. En uzun gecedir, bilimseldir, 21 Aralık’tır. Çarpan bir kalptir, küçük parmağının acısıdır, bir bakıştır, zirvedir sonsuzluk. Ama hala bilmiyoruz, kim bu sonsuzluk?


Eveet… Daha üç noktayla devam edecek olan sonsuzluğu sayfalarca tanımlayabilirim size. Bence sonsuzluk O’dur. Yani Sen’sin. İki sesli, üç sessiz harf... İki hece işte adın. Sonsuzluk biziz Mar-tı. Beyazlığı maviliklere taşıyan sensin. Beyazsın, gökyüzünde gezersin. Gökyüzü sonsuzdur, onunla uyum yakalarsın. Benim hayatımın rol modelisin Martı! Sonsuzsun!

4 yorum:

  1. O taşın üzerine birlikte çıkalım, ne dersin??

    YanıtlaSil
  2. Geleceğin özel yazarlarından birini sevgiyle selamlıyorum.

    YanıtlaSil
  3. MARTI, o taşın üzerinde zıplamamız gerek. Norway Rock'ı fazla bekletmeden gidelim derim. :)

    YanıtlaSil
  4. Tijen, oldukça onurlandırdınız efenim. Çok teşekkür ederim, selam olsun size de :)

    YanıtlaSil